Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Osmanlının Meşhur Silahşoru Yakup Cemil Kimdir?

Osmanlının Silahşoru Yakup Cemil  İstanbullu Çerkez bir aileye mensup olan Yakup Cemil, 1903’te Harp Okulundan mezun olduktan sonra Manastır’a tayin edildi ve yıllarını Rumeli dağlarında eşkıya kovalayarak geçirdi. Daha sonra İttihat ve Terakki Cemiyetine katıldı.  İttihat ve Terakki saflarına katıldıktan sonra Rumeli’de hem Sultan II. Abdülhamit iktidarına hem de bölgedeki çetelere karşı mücadele eden Yakup Cemil gaddar bir askerdi. Sinirlendiği vakit gösterdiği sert tepkiler herkesin korkulu rüyası haline gelmiştir. Örneğin: Bab-ı Ali baskını öncesi Yakup Cemil, Rumeli'de Dağlarda Enver Paşa'nın hemen arkasında olup  Trablusgarp'a hiç tereddüt etmeden gitmiş, Enver Paşa'nın yanında bulunmuştur. Bab-ı Ali baskını'nda Harbiye Nazırının Enver Paşa'ya hakaret etmesi üzerine gözünü kırpmadan öldürmüştür.  Yakup cemil, Enver Paşa'yı devirip yerine Mustafa Kemal'i getirecek iddiası: Yakup Cemil’in ‘Münferit Sulh’ hareketi üstüne bu iddialar Enver Paşa’nın esk

Kazıklı Voyvoda Kimdir?

Kont Dracula ya da Kazıklı Voyvoda Çocukluk yıllarını sarayda hizmetkar ve dadılarıyla birlikte geçirdikten sonra belli bir yaşa geldiğinde  soyluluk eğitimi almış olup, şövalye yamaklığı yaptığı dönemlerde yüzme, at binme, ok atma, kılıç kullanma gibi temel eğitimlerinin yanı sıra Latince ve Siyaset bilimi üzerine dersler almıştır. 1443 yılında babası II. Vlad Drakul II. Murad'a teminat olarak oğullarını esir vermesiyle Vlad Drakula'nun Osmanlı İmparatorluğu'ndaki macerası başlamış oldu.  Osmanlı'da bir çok konu üzerine dersler ve eğitimler alan Vlad Drakula, Fatih Sultan Mehmet Han'ın onayı ile Eflak Prensliğine tayin edilmiştir. Vlad Drakula burada babasının mirasına sahip çıkmış ve ilerleyen zamanda gittikçe güç kazanmaya başlamıştır. Altı buçuk yıllık Eflak Voyvodağılında izlediği şiddet siyasetiyle hem düşmanlarına hem de halkına korku salmayı başarmıştır. Vlad Drakula o dönemin barbarlığının bile üzerinde olan bir vahşilik,  kana susamışlık ve şeytanlık seviy

İstiklal Mahkemeleri

İstiklal Mahkemeleri 1920-1923 1920-1923 yıllarında Milli Mücadele ile amaçlanan tek şey milletin kayıtsız şartsız istiklalini kazanmasıydı. İstiklal Mahkemeleri, Milli Mücadele'nin kazanılması, güvenliğin sağlanması, TBMM.' nin kurularak asker kaçaklarını engellenmesine bir çözüm yolu bulmak amacıyla kurulmuştu. İstiklal Mahkemeleri, bağımsız, sürekli çalışan, ihtilalini gereklerini uygulayan mahkemeler olarak Fransız İhtilali içinde ( Mart 1793) olağanüstü yetkilere sahip olarak kurulan ''İstiklal Mahkemesi''ni örnek almıştı. Tevfik Rüştü Aras, Mustafa Kemal Paşa'ya bu dönemde kurulması öngörülen mahkemenin; '' İhtilal Mahkemeleri'' adıyla kurulmasını teklif etmiş, mahkemelerin, ilk kanun teklifi '' İhtilal Mahkemeleri'' olarak yapılsa da daha sonra mahkemelerin ismi; ''İstiklal Mahkemeleri'' olarak değiştirilmiştir. 16 Eylül 1920 günü İstiklal Mahkemesi üyelerinin seçilmesi, mahkemelerin nerelerde açılacağı

Ahmet Cem Ersever Kimdir?

1950-1993 Ahmet Cem Ersever Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele (Jitem)'nin kurucularından biridir.  Orta öğretimden sonra Kara Harp Okulu 'na giren Ersever,  1972 yılında Teğmen  rütbesiyle mezun olup,  1973 yılında Piyade Okulu'nu ve sonra 1974 yılında da Jandarma Subay Okulu'nu bitirdi.   12 Eylülden sonra Yüzbaşı rütbesiyle  Güneydoğu'da yaşanan terör olaylarına karşı mücadele etmek amacıyla istihbarat toplamak ve toplanan istihbarat ile operasyonlar düzenlemek amacıyla Jandarma istihbarat ve Terörle Mücadele ( JİTEM ) adı altında faaliyet gösteren merkezi bir örgütlenmenin fikir babalığını yaptı ve doğrudan Jandarma Genel Komutanlığı'na bağlı olarak çalışacak olan JİTEM'de aktif görev aldı. 1980-1990 yılları arasında Jitem ( akrep apoletliler ) Güneydoğu'da pkk'nın kabusu olmuştur. Ersever bir çok kez pkk'nın düzenlemiş olduğu operasyonlara sızarak kurmuş olduğu istihbarat teşkilatı ile bir çok katliamı önlemiştir. 4 kasım 1993 yılında A

29 EKİM 1933

10'uncu Yıl Nutku 29 Ekim 1933 Türk Milleti, Kurtuluş Savaşı'na başladığımızın 15'inci yılındayız. Bugün cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır.  Kutlu olsun! Bu anda, büyük Türk milletinin bir ferdi olarak, bu kutlu güne kavuşmanın en derin sevinci ve heyecanı içindeyim. Yurttaşlarım! Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli, Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti'dir. Bundaki muvaffakiyeti, Türk milletinin ve onun değerli ordusunun, bir ve beraber olarak, azimkarane yürümesine borçluyuz. Fakat yaptıklarımızı asla kafi göremeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz. Yurdumuzu dünyanın en mamur ve en medeni memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş ferah, vasıta ve kaynaklara sahip kılacağız. Milli kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkaracağız. Bunun için, bizce zaman ölçüsü, geçmiş asırların gevşetici zihniyetine göre değil, asrı

Bir Bayram Sabahı Şehit Düşüyor

Harbiye Nazırı Enver Paşa'nın Torunundan Şehit Hikayesi - Şöyle sorayım; onun o son günlerinde nelerle meşgul olduğuna dair bilgiler var mı? -  Son günlerinde, koyduğu hedefe ulaşma gayreti içinde olduğunu görüyoruz.İnanılmaz bir şekilde hedefe kilitlenmiş. Çocukları, ailesi yurtdışında kalmış, ama onlardan çok ülkesinin, hedeflerinin kaygısı içinde, şehadetinden önce Naciye Sultan'a bir mektup gönderiyor. ''Yakında geleceğim seninle beraber olmak için, İsviçre'ye geçeceğiz. Ama buradan ayrılabilmek için öldüğüm hakkında dedikodu yaydıracağım, aman sen inanma bu habere. Sana gelecekler, baş sağlığı dileyecekler, üzüntülerini belirtecekler, sen de inanmış gibi görün ki ben daha rahat hareket edebileyim, kaçabileyim'' diyor.  Mektubun aylar sonra Berlin'e Naciye Sultan'a ulaştığını düşünürsek mektubun eve geldiği gün maalesef gerçekten şehit oluyor. Şehadet günü Ramazan Bayramı'nın ikince gününe rastlıyor. Demek ki Ramazan ayı boyunca Tacikistan&#

Savaş Sistemi

Savaş Sistemi Türklerin çok çeşitli savaş sistemleri vardı. Ata dayanan; süvari birliklerinden oluşan Türk ordusu süratli manevra kabiliyetine sahipti. ''Baskın'' şeklinde yapılan taarruzlar düşman üzerinde şaşkınlık yaratıyordu. Türklerde ''keşif seferleri'' ( yelme) ve '' yıpratma savaşları'' çok yaygındı. Türk savaş sisteminin esasını '' sahte ricat'' (sahte geri çekilme) ve pusu oluşturuyordu. Merkez kuvvetleri düşmanın merkezine taarruz eder, bir süre sonra düzenli bir geri çekilme harekatı yapılırdı. Düşman Türk ordusunun bu çekilmesini ''kaçma'' sanarak taarruza geçerdi. Bu sırada pusuya düşürülen düşman bir çember içine alınarak imha edilirdi. Yanlardaki okçu birlikleri de devamlı olarak düşmanı yıpratırlardı. Bu savaş sistemi Türk-Meydan Muharebesi, Mohaç Meydan Muharebesi ve Sakarya Meydan Muharebesi bu taktikle kazanılmıştır.

Tarihin Önemi Ve Türk Tarihi

Tarihin Önemi Ve Türk Tarihi Tarih sosyal bilimlerin temeli durumunda olan bir bilimdir. Bu sebeple bir milletin hayatında tarih öğretiminin önemi çok büyüktür. Milletler de insanlar gibi hafızaları ile yaşarlar ve yarınlara emin adımlarla yürürler. Nasıl ki, hafızasını kaybeden, geçmişini hatırlamayan bir insan bugününü ve geleceğini sağılıklı bir biçimde oluşturamaz ise; tarihini bilmeyen, tarihine gerekli önemi vermeyen milletler de günümüz meselelerine çözüm bulamadıkları gibi, geleceklerini de iyi bir şekilde düzenleyemezler. Tarih insanlara ve milletlere '' devamlılık'' '' süreklilik'' düşünce ve duygusunu aşılar. Bugün millet olarak sahip olduğumuz bütün değerler sistemi, milli kültür unsurları ( dil, gelenekler, sanat, inançlar, yaşayış tarzı vs) atalarımızın bize bıraktıkları miraslardır. Bu mirasın zenginleştirilerek, işlenerek yarınki nesillere aktarılması da bugünkü nesillerin görevidir. Bu görevin idraki içinde olmak ancak tarih bilmekle müm

Göktürkler Hakkında Kısa Bilgiler

GÖKTÜRKLER HAKKINDA İLK BİLGİLER Asya'da Büyük Hun İmparatorluğu'ndan sonra Türklerin ikinci büyük imparatorluk olarak kurduğu Göktürk Devleti  'Türk'  sözünü ilk defa resmi devlet adı olarak alan Türk devletidir.Göktürkler çok az bir Türk kütlesi dışında Orta Asya'da yaşayan bütün Türkleri birleştirerek devlet çatısı altına almışlardır. Devletin yıkılmasından sonra dört bir tarafa yayılan Türk boyları gittikleri yerleri Türk adını ve Göktürkler'in idari siyasi askeri ve ekonomik geleneklerini taşımışlardır. Göktürk döneminde gelişen Türkçe de sonradan Orta Asya, Türkistan, Maveraünnehir, Kuzey Hindistan, İran, Anadolu, Irak, Suriye ve balkanları etkisi altına almıştır. Göktürk çağında Orta Asya'da töles, tarduş, Uygur, On-Oklar (karluk ve Türgişler) Kırgız, Oğuz gibi Türk boyları ile kitan, tatabı, dokuz tatar, otuz tatar, gibi türk moğol soyundan Kavimler ve Nihayet Türklerle karışmış bulunan basmıllar yaşıyorlardı. Yaratılış ve Türeyiş efsane ve destanlar